30 Aralık 2015 Çarşamba

Federico Garcia Lorca

Federico Garcia Lorca

(1889 - 1936)



20. yüzyılın en büyük İspanyol şairi. İçinde yetiştiği geleneğin zenginliği ile çağının duyarlığını ve karmaşıklığını birleştirmesini bilmiş eşi az bulunur bir söz ustası Lorca! Gerek şiirleri, gerek oyunları ile İspanyol edebiyatının "Altın Çağ" yazarlarını hatırlatan bir başarı sağlamıştır. İç savaş sırasında faşistler tarafından insafsızca kurşuna dizilerek öldürülmüştür. En yakın arkadaşı Pablo Neruda'dır...








AYAĞI KARINCALI

Yalnız bir kadın sanmıştım önce
Oysa kocasını aldatan biri
Irmağın orda buluştuk
Gece, Santiago gecesi
Işıklar sönüp birer birer
Yanmaya durunca ateş böcekleri
Son birikintisinde şehrin
Dokundum uykulu memelerine
Türkülü çiçeklerin dalları gibi
Göğsü gözlerime açılıverdi.
Ve on iki hançerin bir kerede
Yırttığı ipek gibi sinirli
Hışırtısı kulaklarımda
Kolalanmış eteklerinin.
Işıksız tepeleri ağaçların
Yollar boyunca kocaman kocaman
Ve ufuk köpeklerin ufku
Irmaktan ötelere havlıyordu.

Ne varsa üstünden atlayıp geçtik
Böğürtlenler, dikenler, karaçalılar.
Saçındaki topuzun yere yatınca
Yumuşak toprakta açtığı çukur,
Ben boyunbağımı attığım zaman
Çözüşü onun da düğmelerini,
Sıra silahlı kemerime gelince
Sıyrılışı giysilerinden art arda,
Sümbüllerin mi kurbağaların mı
Olamaz hiçbirinin böyle bir teni,
Ne de billurun ay ışığında
Sunabildiği var bu ışıltıyı.

Kalçaları altımda kaçışıyordu
Hani ürkmüş balıklar gibi
Bir yanı tutuşmuş, ateş çemberi
bir yanı buza kesmiş, sepserin,
O gece dört nala gördüm kendimi
Sedeften, küçük bir taya binmiştim
Gördüm ne dizgin ne üzengi
At koşturuşlarımın en güzelini.
Neler anlattı sevişirken
Ama söyleyemem erkeğim ben
Hem böyle ağzı sıkı görünmemi
Aydınlık akıl da istiyor zaten.
Öpüşlerle toz toprağa bulanmış
Uzaklaştık kıyının oradan
Süsenler silahlarını ayarlıyordu
Gecenin esintilerine karşı.

Dürüst bir çingene olarak
Üstüme düşeni yaptım ben de
Koca bir dikiş sepetini
Armağan ettim ayrılırken,
Ama kuşkusuz sürekli bir aşkı
Aklımın ucundan bile getirmemiştim,
Çünkü hala, evli değilim, diyordu
Kocasına bunu yapıp da
Yürüdüğümüzde ırmağa doğru.





SÜSME VE ÖLÜM

Saat beşte akşamlayın
Tam saat beşte akşamlayın
Ak çarşaflar getirdi çocuk
Saat beşte akşamlayın
Hazırdı bir sepet kireç
Saat beşte akşamlayın
Kalanı ölüm.Yalnız ölüm.
Saat beşte akşamlayın
Rüzgar savurdu pamukları
Saat beşte akşamlayın
Kristal,nikel serpti oksit.
Saat beşte akşamlayın
Kumru parsla savaşır şimdi
Saat beşte akşamlayın
Bir kalça,bir ıssız boynuz
Saat beşte akşamlayın
Sesler başladı,uğultular
Saat beşte akşamlayın
Duman,arsenik çanları
Saat beşte akşamlayın
Sessiz insanlar köşelerde
Saat beşte akşamlayın
Yalnız boğanın yüreği şendi
Saat beşte akşamlayın
Geliyor kar teri işte
Saat beşte akşamlayın
Tentürdiyot kokusu alanda
Saat beşte akşamlayın
Ölüm yaraya yumurtasını koydu
Saat beşte akşamlayın
Akşamlayın saat beşte
Tam saat beşte akşamlayın


Tekerlekli bir tabut yatağı
Saat beşte akşamlayın
Kemikler, flütler kulağında
Saat beşte akşamlayın
Boğa böğürdü alnına doğru
Saat beşte akşamlayın
Can çekişmeyle ışılar oda
Saat beşte akşamlayın
Kangren yaklaştı uzaktan
Saat beşte akşamlayın
Zambak bir boru yeşil kasığında
Saat beşte akşamlayın
Güneş gibi yanar yaraları
Saat beşte akşamlayın
Pencereleri kırıyor kalabalık
Saat beşte akşamlayın
Ah! New korkunç saat beşi akşamın!
Saat beşti bütün saatlerde!
Akşamın gölgelerinde saat beşti!

Çeviri:Sabri ALTINEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder