31 Aralık 2015 Perşembe

Andrey Voznesenski

Andrey Voznesenski



"Nasıl bir şey olmalı şiir?
-Utandıran bir şey"

diyen Voznesenski, Pesternak ve Mayakovski sonrası kuşağın en belirgin ve özgün Rus şairidir. Sovyet yöneticileri tarafından sık sık yeteneğini kötüye kullanmakla suçlanmış, ve 1960'larda stadyumları dolduran kalabalıklar önünde kovboy çizmeleriyle yaptığı şiir gösterileri yasaklanmıştı. Amerikan "Beat generation" şairleriyle iyi anlaşan şair, dünyanın "genç"! seslerindendi. 1 Haziran 2010'da Moskova'da yaşamını yitirdi.

Andre du Bouchet

Andre du Bouchet
(1924 - 2001)

Char ve Ponge ile dostluklar kurdu. İlk ürünleri Mercure de France'da yayınlandı. Ressamlarla dostluklar kurdu. Şiirinde Mallarme'den kaynaklanan bir sözcükleri sayfa/mekân üzerine yerleştirme arayışını sürdürdü. Celan, Hölderlin, Mandelstam ve Shakespeare'den çeviriler yaptı.

Not: İstanbul Fransız Kültür Merkezi'ne gittiğimde öğrendim (Ekim 2001), André du Bouchet ölmüş... En alta yeni bir şiirini ekledim... Onun şiiri önemliydi, hele benim için... (Kadir Aydemir)

Alphonse de Lamartine

Alphonse de Lamartine
(21 Ekim 1790 - 28 Şubat 1869)

Alphonse Marie Louise Prat de Lamartine; Fransız yazar, şair ve politikacı. Graziella, Göl, Şairane Düşünceler gibi kitapları romantik edebiyatın en ünlü yapıtları arasına girmiş bir edebiyatçıdır. Çeşitli tarih kitapları da yazan Lamartine'in Jirondenlerin Tarihi adlı yapıtı Fransa’daki 1848 ihtilalinin düşünce zeminini oluşturan eserlerdendir.[1] İhtilalden sonra ülke yönetiminde önemli görev almış; Dışişleri Bakanlığı’nı üstlenmiş bir siyasetçidir. Bir “Türk dostu” olan yazar, Türk tarihi ve Türkiye izlenimlerini Doğuya Seyahat, Doğuya Yeni Seyahat ve Türkiye Tarihi adlı eserlerinde aktarmıştır.

21 Ekim 1790 tarihinde Fransa'da, Paris'in güneydoğusunda yer alan Mâcon'da dünyaya geldi. Krala çok sadık, Katolik bir aristokrat ailenin çocuğu idi. Lyon'da ve Belley'de öğrenim gördü. Gençliğinde orduya girmek veya diplomatik bir görev almak istiyordu ama ailesi, ülke Napolyon tarafından yönetildiği sürece devlet hizmetine girmesine izin vermedi. Bu nedenle gençlik yıllarında avare bir aristokrat hayatı yaşadı. Hıristiyanlık dininde karşılaştığı tezatlıklar dininden soğumasına, uzaklaşmasına ve sebep oldu; kalp temizliğini esas alan transandantalizm felsefesine bağlandı. 1811-1812'deki İtalya seyahati sırasında Napoli’de Antoniella adlı bir işçi kızla yaşadığı aşk onu çok etkiledi, 1815'te ölen bu sevgili, birçok şiirine ilham kaynağı oldu.


1814'te Napolyon Elbe Adası'na sürgüne gidip Bourbon Hanedanı Fransa tahta oturunca Kral XIII. Louis'nin muhafız birliğine girdi ama kısa süre sonra Napolyon’un Elbe'den kaçıp Paris'e dönüşü yüzünden İsviçre’ye kaçmak zorunda kaldı. Napolyon'un Waterloo Muharebesi'nde yenilmesi ve Bourbonlar'ın Fransız tahtını gele geçirmesinden sonra ülkesine dönen Lamartine, askerlik mesleğini bıraktı; kendisini edebiyatla uğraşmaya verdi.


1816'da sağlık sorunları nedeniyle kaplıca tedavisi için gittiği Aix-les-Bains’de Julie Charles adlı evli bir kadınla tanıştı. Bourget Gölü kıyısındaki gezintileri sırasında aşık olduğu Julie, ona ünlü “Le lac” (Göl) adlı şiiri için ilham verdi ve 1817'de hayatını kaybetti.


1820'de ilk şiir derlemesi olan “Méditations poétiques” (Şairce Düşünceler) adlı eserini yayımladı. Şair, bu eser ile büyük bir başarı kazanarak Fransız Edebiyatının genç romantik kuşağı arasında önemli bir yer edindi. Aynı yıl Napoli’de Fransız elçiliğinde elçilik katibi olarak atanan Lamartine, o günlerde Maria-Ann Birch adlı bir İngiliz hanımla evlendi. Bu evlilikten 1822'de kızları Julia dünyaya geldi.


Lamartine, 10 yıl boyunca Napoli ve Floransa’da görev yaptı ve şiir yayımlamaya devam eti. Bu dönemde yayımladığı başlıca eserleri “Mort de Socrates” (Sokrat’ın Ölümü) ve “Harmonies poétiques and religeuses” (Şairce Dini Ahenkler)'dir. 1829’da Paris'teki Fransız Akademisi'ne üye seçildi.


Büyük Doğu Seyahati

1830'da Fransa tahtına Louis-Philippe’in geçmesinden sonra politikaya atılmak için diplomatik görevlerinden istifa eden şair, seçimleri kaybedince karısı ve kızını yanına alarak özel bir gemi ile doğu seyahatine çıktı. Seyahatleri, tamamı Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Lübnan, Filistin, Suriye ve İstanbul'u kapsıyordu. Hasta olan kızı Julia bu seyahat sırasında hayatını kaybedip Beyrut’ta toprağa verilince uzun sure şehirden ayrılamadı.[1] Kızının ölümünden duyduğu umutsuzluk, Géthsémani adlı eserinde ifade buldu.

1833’te milletvekili seçildiği haberinin gelmesi üzerine seyahatini sonlandırarak Anadolu ve Almanya üzerinden dönüş yoluna girdi. İstanbul'u ziyareti sırasında padişah Abdülmecit tarafından iyi karşılandı, kendisine refakat etmek üzere Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirildi. Seyahat hatıralarını 1835 yılında dört cilt halinde bastırdı.


Siyasi yaşamı 

1833'te parlamentoya giren Lamartine, iyi bir hatip olarak ün yaptı. Başlangıçta liberal bir mutlakiyetçi iken gittikçe daha demokratik görüşere sahip oldu. 1842’den itibaren “burjuva kral” Louis-Philippe’e muhalefeti gittikçe arttı ve Temmuz Monarşisi’ni sonlandıran “akşam ziyafetleri” adlı siyasi kampanyada aktif rol aldı. 1847’de “ Histoire des Girondins” (Jirondenlerin Tarihi) adlı sekiz ciltlik eseri yayımlayan Lamartine, Jirondenler’in tarihini kadar; kendi siyasi görüşlerini anlatıyordu. 1848’de aniden gelişen Şubat Devrimi’nde önemli bir figür olarak yer aldı. Bu devrimi “1848 Devriminin Tarihi” adlı 2 ciltlik eserinde anlattı.

Devrim sonrası oluşturulan geçici hükümette Dışişleri Bakanlığına getirildi. 24 Şubat 1848’e başladığı bakanlık görevi, 11 Mayıs 1848’te son buldu. Bu dönemde ülke yönetiminin emanet edildiği beş kişilik komitenin bir üyesiydi.[1] ve birkaç aylık bir süre için Avrupa’'nın en öndegelen siyasetçilerinden birisi olmuştu. İçinde yar aldığı geçici hükümet, soyluluk ünvanlarını kaldırdı politik suçlardan idam cezasını kaldırdı; Fransa kolonilerinde köleliği kaldırdı.


Lamartine Ocak 1849'da cumhurbaşkanlığına aday olduysa da sadece birkaç bin oy alabildi ve üç ay sonraki seçimlerde meclise de giremedi. Köleliğin kaldırılmasından iki yıl sonra 1850'de kaleme aldığı ve Haiti’deki köle devrimini konu alan Toussaint Louverture adlı oyunu çok popüler oldu.


1850'de ikinci kez İstanbul'a gitti, Sultan Abdülmecit ile görüştü. III. Napolyon bir darbeyle imparatorluğunu ilan etmesi üzerine siyasetten tamamen ayrıldı.


Aydın’da çiftlik tasarısı 

Lamartine, siyasi kariyeri sırasında birikimlerini kaybetmiş ve büyük maddi sıkıntı içine girmiş olduğundan ülkesinden ayrılıp Türkiye'ye yerleşmek istedi. Sultan Abdülmecit'e bir mektup yazarak çiftlik kurmak üzere İzmir veya Marmara yakınlarında kendisine bir arazi verilmesini talep etti. Hükümet, Burgaz Ovası olarak anılan bölgede 38 bin dönümlük toprağın, mülkiyeti sadrazam Mustafa Reşid Paşa üzerine geçirilmek şartıyla Lamartine'e kiralanması ve kira bedelinin hazinece ödenmesine karar verdi.[1] Lamartine, Osmanlı yönetimi ile 25 yıllık kira sözleşmesi imzaladı ama çiftliğin işletilmesi için gerekli sermayeyi karşılayamadı ve projeden vazgeçmek zorunda kaldı.

Lamartine, Osmanlı yönetimine minnetinin bir ifadesi olarak sekiz ciltlik Histoire de la Turquie (Osmanlı Tarihi) adlı eserini yazdı. Eser, 1859’da Paris’te yayımlandı.


Son yılları 

1851'den sonra hayatını yoksulluk içinde geçiren Lamartine, 1863'te eşini uzun ve acı veren bir hastalıktan sonra kaybetti[2] 1867'de geçirdiği bir krizden sonra kısmen bilincini kaybetti; 28 Şubat 1869 tarihinde Paris'te yaşamını yitirdi.


Allen Ginsberg

Allen Ginsberg
(1926 - 1997)

ABD'li şair. Howl adlı destan şiiri, Beat hareketinin en önemli ürünlerinden biri olarak kabul edilir. Beat hareketinin sönmesinden sonra 1960'ların ortalarında daha genç bir sanatçı ve isyancı kuşağın önderi durumuna gelmiştir. Anarşik eğilimleriyle okul yöneticilerini epey uğraştırdığı Columbia Üniversitesi'nde okurken, sonradan Beat'ler arasında sayılacak olan Jack Kerouac ve William Burroughs ile yakın arkadaşlık kurdu.1948'de Columbia'dan ayrıldıktan sonra uzun yolculuklara çıktı ve kafeteryalarda yer temizlemekten piyasa araştırmacılığına kadar çok çeşitli işlerde çalıştı.Basılan ilk kitabı Howl, ''kuşağının en büyük beyinlerinin'' çılgınlığa sürüklenerek yıkılışı olarak tanımladığı çağdaş gelişme karşısında yakılmış bir ağıttır. Esrik bir üslup ve peygamberlere özgü bir tonla yazılmış olan ve Walt Whitman'ın romantik bohemciliğinden izler taşıyan şiir eşcinsellik, uyuşturucu bağımlılığı, Budacılık ve Ginsberg'in II. Dünya Savaşı sonrası Amerika'da maddecilik ve duyarsızlık olarak nitelediği ortamdan kaçış gibi konuları işler.

30 Aralık 2015 Çarşamba

Sergey Yesenin

Sergey Yesenin 
(1895-1925)

3 Ekim 1895'te Rusya'nın Ryazan bölgesinde Konstantinovo (Yesenino) köyünde doğdu. Küçük yaşta şiir yazmaya başladı.On yedi yaşında düzeltmen olarak çalıştığı yayınevi tarafından Moskova'ya gönderildi. Moskova Devlet Üniversitesinde dışardan öğrenci olarak katıldı ve birbuçuk yıl boyunca orada çalıştı. St. Petersburg'a gitti ve orada Alexander Blok, Sergei Gorodetsky, Nikolai Klyuev ve Andrey Bely gibi şairlerle tanıştı. Alexander Blok'tan büyük destek aldı. 1916-1917'de, askere çağrıldı. 1917'de Vsevolod Meyerhold'un eşi olan aktris Zinaida Raikh ile evlendi. Eylül 1918'de kendi yayınevini kurdu. Ekim Devrimini destekledi, bu çoşkuyu  şiirlerine yansıttı.  1919'da İmgeciler adlı bir şiir grubuna katıldı. İlk evliliğinden dört yıl sonra ressam Alexei Yakovlev'i ziyareti sırasında tanıdığı 17 yaşındakidansçı Isadora Duncan ile evlendiler. Birlikte Avrupa ve Amerika seyahatleri yaptılar. Yesenin'in içki sorunu; onu otel ve lokanta gibi yerlerde taşkınlık yapmasına sebep oldu. Mayıs 1923'de Duncan'den ayrılıp Moskova'ya sonradan da çocukluğunun geçtiği köye döndü.1924'te Tavern Moscow ve Confessions of a Hooligan, 1925'te ise Desolate and Pale Moonlight ve The Black Man'i yayınladı. 1925'te geçirdiği ağır bir bunalım nedeniyle kısa süre hastanede yattı. Üçüncü evliliğini Tolstoy'un torunu Sofia Tolstoy ile gerçekleştirdi. 27 Aralık 1925'te İngiltere Oteli'ndeki odasında bileklerini keserek kendi kanıyla "Hoşça kal, dostum" şiirini yazdıktan sonra, kendini asarak intihar etti. 

Yapıtları: 
The Scarlet of the Dawn (1910) 
The high waters have licked (1910) 
The Birch Tree (1913) 
Autumn (1914) 
The Bitch (1915) 
I'll glance in the field (1917) 
I left the native home (1918) 
Hooligan (1919) 
Hooligan's Confession (1920) 
I am the last poet of the village (1920) 
Prayer for the First Forty Days of the Dead (1920) 
I don't pity, don't call, don't cry (1921) 
Pugachev (1921) 
One joy I have left (1923) 
Anneden mektup - Письмо от матери (1924) 
Tavern Moscow (1924) 
Confessions of a Hooligan (1924) 
Lenin - Ленин (1924) 
Desolate and Pale Moonlight (1925) 
Kara adam - Чёрный человек (1925) 
To Kachalov's Dog (1925) 
Hoşçakal dostum, hoşçakal - До свиданья, друг мой, до свиданья (1925) 

Alfonsina Storni

Alfonsina Storni
(1892 - 1938)

Alfonsina, İsviçre'nin Sala Capriasca kentinde, Arjantinli bir bira üreticisi bir babanın kızı olarak dünyaya geldi. Burada sanatçı İtalyanca öğrenme fırsatı elde etti. Aile işinin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle, ailesi Arjantin'e geri dönerek Rosario kentinde bir taverna açtı. Bu tavernada Alfonsina, çeşitli gündelik işlerinde uğraştı.

1907 yılında, gezici bir tiyatro ekibine katılan yazar, ülke çapında gezme fırsatı elde etti. Bu kapsamda Henrik Ibsen'in Spectres, Benito Pérez Galdós'un La loca de la casa ve Florencio Sánchez'in Los muertos gibi oyunlarında rol aldı. Rosario'ya geri döndükten sonra kırsaldaki ilkokul öğretmenliği görevini tamamlayan yazar, Mundo Rosarino, Monos y Monadas ve Mundo Argentino gibi dergilerde çalıştı.

1911 yılında Buenos Aires'e yerleşti ve bir sene sonra Corondalı bir gazeteciden, gayri meşru oğlu Alejandro'yu dünyaya getirdi. Sonraki yıllarda yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen, 1916 yılında La inquietud del rosal adlı eserini yayımladı ve ardından bir markette kasiyer olarak çalıştığı esnada Caras y Caretas adlı dergi üzerinde uğraştı.

Yazar daha sonraları José Enrique Rodó ve Amado Nervo gibi ünlü yazarlarla tanıştı. Ayrıca José Ingenieros and Manuel Ugarte gibi başka isimlerle de arkadaşlık kurdu. Zamanla ekonomik durumu düzelen sanatçı, Uruguay'ın başkenti Montevideo'ya taşındı. Burada şair Juana de Ibarbourou ve ileride yakın bir arkadaşı olacak olan Horacio Quiroga ile tanıştı. 1920 yılı kitabı olan Languidez, büyük bir başarı göstererek ilk Belediye Şiir Ödülü'nü ve ikinci Ulusal Edebiyat Ödülü'nü elde etti.


1916
Bir süre sonra Escuela Normal de Lenguas Vivas'ta edebiyat öğretmeni olarak çalışan yazar, Ocre adlı eserini satışa sundu. Bu eserinden sonra eskisine nazaran yeni bir gerçekçi Alfonsina Storni açığa çıkardı. Öyle ki artık feminizm fikirleri de yazılarında ağırlık taşımaya başladı. Ancak yalnız yaşamı zamanla sağlığına olumsuz etki etmeye başladı. Ruhsal bazı sorunlar yaşamaya başlayan yazar, öğretmenlik mesleğinden de istifa etti.

Avrupa ziyaretleri sonrasında Storni'nin yazıları eski kalıplarını yitirerek, o zamanlarda fazla bilinmeyen erotik şiddet içerikli dramatik kalıplara dönüştü. Hatta Mundo de siete pozos (1934) ve Mascarilla y trébol (1938) gibi bazı eserlerinde daha farklı feminist düşüncelerle belirmeye başladı.

Ölümü
Yakın bir arkadaşı olan Quiroga'nın 1937 yılında intihar etmesinden sonra, göğüs kanseri ve yalnızlık ile boğuştuğu bir döneme girdi. Storni son şiiri olan Voy a dormir ("Uyuyacağım") eserini Ekim 1938'de La Nación gazetesine yolladı. 25 Ekim 1938 tarihinde gece yarısından sonra Arjantin'deki Mar del Plata'da yer alan La Perla kıyısına geldi. Ertesi sabah iki işçi yazarın cesedini sahile vurmuş halde buldu. Ancak biyografi yazarlarına göre sanatçı bir dalgakırandan denize atlayarak deniz derinleşip boğulana kadar denizde yürüyerek intihar etti.[1]

Ölümü Ariel Ramírez ve Félix Luna'ya esin verdi ve onları Alfonsina y el Mar ("Alfonsina ve deniz") adlı şarkıyı bestelemeye itti. Bu şarkı Mercedes Sosa, Tania Libertad, Nana Mouskouri, Mocedades, Andrés Calamaro ve diğer birçok şarkıcı tarafından seslendirildi.

Bunun dışında ölümünden elli yıl sonra da Latin Amerikalı ressam Aquino'ya, yaptığı birçok resimde ilham kaynağı oldu.

Aleksandr Blok

Aleksandr Blok
(1880 - 1921)

Çevirmen - yazar arkadaşımız Burhan Deniz'in Rus dilinden Türkçeye aktardığı Blok çevirilerini beğeninize sunuyoruz. Dostoevski'nin "kırkından sonra yaşamak ayıptır!" sözünü
dinleyip kırkından önce ölen şairlerden biridir Blok, tıpkı Pushkin, Sergey Esenin, Lermontov, Mayakovski gibi...


Blok hukuk profesörü bir babanın oğluydu. Ancak şairin doğumundan bir süre sonra anne ve babası ayrıldı. Petersburg Üniversitesi'nin rektörü ve bir botanikçi olan dedesi Beketov'un evinde büyüdü. Yaz aylarını ise ailesiyle birlikte Moskova yakınlarındaki sayfiye yeri Şahmatovo'da geçirdi. Burada edindiği doğa izlenimleri pek çok şiirinde kendisini gösterdi. 1898-1901 yılları arasında Petersburg Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı. Daha sonra filoloji fakültesine girdi ve 1906'da mezun oldu. 1898'de ileride (1903) karısı olacak olan, ünlü kimyager Dimitri Mendeleyev'in kızı Lyubof Mendelyeva ile tanıştı. İlk dönem şiirlerinde sık sık ondan bahsetti (Hoş Hanıma Şiirler). Yazarın sembolist şiirlerinin ilki 1903-1904 yıllarında yazdığı “Hoş Hanıma Şiirler” eseridir. Daha sonraki devrim öncesi derlemeleri:

Beklenmedik Sevinç (1907)-(Нечаянная радость
Kar Maskesi (1907)-(Снежная маска)
Gece Saatleri (1911)-(Ночные часы)
Rusya Şiiri (1915)-(Стихи о России)
Kötü Oyun-(Балаганчик)
Meçhul Kadın-(Незнакомка)
Meydandaki Kral-(Король на площади)

Devrim sırasında 1918 yılında ise Blok “ İskitler” (Скифы), “On iki” (Двенадцать) şiirlerini ve “Devrim ve Aydınlar” (Революция и интеллигенция) gibi dünya görüşünü yansıtan makaleler yazdı. Ağustos 1921’de yazar kalp hastalığından dolayı öldü.

Alain Bosquet

Alain Bosquet
(1919 - 1998)

Asıl adı Anatole Bisk (Bisque)’tir. 28 Mart 1919 tarihinde Odessa’da (Ukrayna) doğdu, 17 Mart 1998 tarihinde Paris’te yaşamını yitirdi. 1920 li yıllarda ailesi Bulgaristan’a göç etti, Varna ve Sofya’da yoksulluk içinde yaşadılar; 1925’te Belçika’ya geçtiler. Brüksel Özgür Üniversitesi (Université Libre de Bruxelles) ve Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi gördü. Belçika vatandaşlığına kabul edildi. 1940 yılında Belçika, Almanya tarafından işgal edilince orduya katıldı. Belçika ve Fransa orduları dağıtılınca çeşitli Avrupa ülkeleri ve Havana üzerinden, 1942 yılında New York’a kaçtı. New York’ta, De Gaulle yanlısı Fransız gazetesi La Voix de la France’ta çalışmaya başladı,  André Breton ve Saint John Perse gibi göçmen Fransız ozanlarıyla tanıştı. Ardından Amerikan ordusuna yazılarak ABD vatandaşlığına geçti. ABD ordusunda iken Normandiya ve Versailles’a  geldi; savaşın son günlerinde ve sonrasında bir süre Berlin’de bulundu. 1951 yılında Paris’e döndü ve kendini bütünüyle edebiyat çalışmalarına verdi. Combat, le Figaro, le Monde, la Nouvelle Revue Française, Nota bene’de çalıştı. Fransa vatandaşlığına 1980 yılında geçti. Belçika Kraliyet Fransız Dil ve Edebiyatı Akademisi ile Quebec Edebiyat Akademisi üyesi olan Bosquet, Mallarmé Akademisi’nin başkanlığını yaptı. Yaşamı sürgünler ve savruluşlarla geçen Alain Bosquet, kendini bu gezegende yerleşmiş bir yabancı olarak görmüş ve yapıtlarında her zaman aynı anda bütün dünyaya seslenme özlemini dile getirmiş; ses öğesini şiirinde gizli notalama gibi kullanmış, çağrışımı sınırlı ama şaşırtıcı imgelere dayalı arı bir şiir kurmuştur.

Anna Ahmatova

Anna Ahmatova
(23 Haziran 1889 - 5 Mart 1966)

Rus edebiyatının en büyük kadın şairi olarak adlandırılır. VEÇER (Akşam) İlk kitabıdır. Bunu izleyen şiirleri aşkla ilgilidir. 

Deniz kuvvetlerine mensup bir mühendisin kızıdır. Çocukluğunu, devrin aristokrasisinin dinlenme şehri olan Çarskoye Selo’da geçirdikten sonra Kiev Üniversitesi’nde hukuk, Petersburg Üniversitesi’nde edebiyat ve tarih öğrenimi görmüştür. Henüz çok genç yaşta iken başkentin sanat çevresini toplayan kahvelerde görünmeye başlamış, bir yandan da belli başlı dergilerde ilk şiirlerini yayınlamıştır. Ahmatova, o çağda, 1910’da evlenip 1916 yılında ayrılacağı Gumilev ile birlikte, akmeist okulun kurucularından biri durumuna gelecektir. Gene bu arada, özellikle İtalya ve Fransa’ya sık sık geziler yapmıştır.

İlk şiir kitapları olan Akşam (1912) ve Tesbih (1914) geniş bir ilgiyle karşılanmıştır. Ahmatova’nın, İhtilalin ideolojik kaynaklarına karşı şüpheci davranmakla birlikte, aynı eğilimde olan öteki yazar arkadaşlarının çoğu gibi davranmayıp yurt dışına kaçmadığını ve muhalefete de geçmediğini görmekteyiz. Nitekim, iç savaşın hemen ertesinde yayınladığı şiir kitaplarında, bir yandan, yıkılan bir dünyanın verdiği acılık duygusu dile gelirken, bir yandan da, kurulmakta olan yepyeni bir dünyanın kaderi için beslenen inatçı bir güven duygusu bulmaktayız.

Ahmatova, İki Dünya harbi arasında şiir, eleştiri ve edebiyat tarihi alanlarında durmaksızın eser vermiştir.

İkinci Dünya Harbi sırasında, And ve Cesaret gibi, yurtseverlik duygularıyla dolu ünlü şiirlerini yazıp yayınlayan şair, 1946’dan sonra dogmatik tenkitçilerin sert ve sürekli hücumlarına göğüs germek durumunda kalacak ve şiirlerin ancak şu son yıllarda yeniden yayınlamak imkanına kavuşacaktır.

Eserleri, elli yıl sonra aynı coşkunlukla karşılanan Ahmatova, büyük şair Blok çizgisinde bir lirizmin temsilciliğini yapmaktadır.

Charles Baudelaire

Charles Baudelaire
(1821 - 1867)

Albatroslara aşık şair. Modern şiirin ustalarındandır. "Kötülük Çiçekleri" (1857) en üst yapıtıdır. 1867'de frengiden ölmüştür. Büyüklüğü, soylu geçmişi ve duyarlığı tartışılamayacak bir ozandır.

Baudelaire, 19. yüzyılın en önemli Fransız şairlerindendir.

1821’de Paris'de doğdu. Mutsuz bir çocukluk geçirdi. Babası 1827'de öldü. 1839'da okuduğu okuldan disiplinsizlik yüzünden atıldı. Hukuk öğrenimi görmeye zorlanan Baudelaire, buna başkaldırarak Quartier Latin'de bohem bir hayatı seçti. Burada Frengiye yakalandı. 20 Yaşında Hindistan'a gitmek üzere yola çıktı. 1842’de Fransa’ya döndü. Sonradan metresi olan Jeanne Duval ile tanıştı. Babasının mirasını aldı ancak bu parayı hesapsızca harcadığı için ailesi miras hakkını geri aldı.

1846'dan sonra Kötülük Çiçekleri kitabına girecek şiirlerini yazmaya başladı. 1847'de Edgar Allan Poe'yı keşfetti ve eserlerini Fransızcaya çevirmeye başladı. 1848'de devrimcilerin yanında yer aldı. 1857'de Les Fleurs du Mal (Kötülük Çiçekleri) (Elem Çiçekleri) kitap olarak yayınlandı, içindeki altı şiir kamu ahlâkına aykırı bulunduğu için Baudelaire hakkında dâvâ açıldı.

1860’da Yapay Cennetleri yayınladı. Bu eserde de uçlarda gezinen bir kişilik sergiledi. Bir tür otobiyografi olan Çırılçıplak Soyulan Yüreğim üzerine çalıştığı ve 1862’de "Paris Sıkıntısı" adıyla düzyazı şiirlerini yayımladığı sırada frenginin yan etkileri giderek kendini daha fazla hissettirmeye başladı. İki yıl kaldığı Belçika’dan dönüşünde felç olan sanatçı 31 Ağustos tarihinde Paris’te 46 yaşındayken öldü.

Mezarı Paris Cimetière du Montparnasse'dadır.


Yaşadığı dönemde kurulmakta olan modern Paris'in metropol yaşantısı üzerine inşa ettiği edebiyatı ve eleştiri yazıları modernist estetiğin habercisi sayılır. Şiirlerini derlediği Kötülük Çiçekleri (Les Fleurs du Mal-1857) ve Paris Sıkıntısı (Le Spleen de Paris-1869), Rimbaud'dan Mallarmé'ye, Yahya Kemal ve Cahit Sıtkı Tarancı'ya kadar pek çok şairin çarpıldığı, 20. yüzyıl edebiyatının en etkili kılavuzları olur. Gerek klasik geleneğe, gerekse egemen çağdaş zihniyetlere karşı isyanı ve gerçekliğe kafa tuttuğu imgelemi, zamanında şiirlerinin yasaklanmasına kadar varan düşmanlıklar uyandırır. Sonradan bu başkaldırı ve imgelem, avangard sanat ve edebiyatın çekirdeğini oluşturacaktır.

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
(6 Haziran 1799 - 15 Şubat 1837)


Rusların en büyük şairlerindendir. Ruslar, dünyayı güçlü, ateşli ve nazlı Rus ruhuyla kavrayamayanların, Puşkin'i eksik anlayacaklarını düşünür. Puşkin karısının onurunu korumak için bir düelloda öldürülmüştür.

Mihail Yuryeviç Lermontov

Mihail Yuryeviç Lermontov
(1814 - 1841)

Tolstoy kadar filozof, Dostoyevski kadar romancı, en az Puşkin kadar da şair. Puşkin öldürüldükten sonra yazdığı "Şairin Ölümü" adlı şiir tüm ülkede elden ele, dilden dile dolaşmıştır. Kendisi de Puşkin'inkine benzer bir şekilde bir düelloda hayatını yitirmiştir. 19. yy. Rus edebiyatının en büyük devrimci romantiğidir.

Matsuo Başo

Matsuo Başo
(1644 - 1694)

Japonya'nın ilk şiirsel geleneği olan "haiku'nun" Edo dönemi olarak bilinen yılların en büyük ustası. Üç dizeli zincirleme koşuk olarak kısaca tanımlanabilecek olan "haiku" Başo'nun elinde eğlendirici bir söz oyunu olmaktan çıkmış, günlük yaşayışa bağlı, fakat soylu bir şiir biçimi olarak gelişmiştir. 

Federico Garcia Lorca

Federico Garcia Lorca

(1889 - 1936)



20. yüzyılın en büyük İspanyol şairi. İçinde yetiştiği geleneğin zenginliği ile çağının duyarlığını ve karmaşıklığını birleştirmesini bilmiş eşi az bulunur bir söz ustası Lorca! Gerek şiirleri, gerek oyunları ile İspanyol edebiyatının "Altın Çağ" yazarlarını hatırlatan bir başarı sağlamıştır. İç savaş sırasında faşistler tarafından insafsızca kurşuna dizilerek öldürülmüştür. En yakın arkadaşı Pablo Neruda'dır...

Paul Eluard

Paul Eluard
(1895 / 1952)

Gerçeküstücülükten devşirdiği imge donatımıyla yepyeni bir lirizm yaratmış ve taptaze bir aşk şiiri kotarmıştır. Öyle bir aşk ki, kuruluğa, kurulu-düzene, haksızlara, baskılara, ölümlere karşı bir direnç kaynağı ve yediveren bir silah niteliği kazanmıştır giderek...

Yannis Ritsos

Yannis Ritsos (1 Mayıs, 1909 - 11 Kasım, 1990) Yunan şair.

Yaşamış en büyük dünya şairlerinden birisidir Ritsos. Şiirleri pek çok dile çevrilmiştir. Louis Aragon önce yönettiği Letters Françaises dergisinde, daha sonra da Taşlar, Yinelemeler, Parmakliklar'a yaptığı önsöz yazısında Yannis Ritsos'un yaşayan en büyük şair olduğunu kabul etmiştir. 

Ritsos'un Uzun Yolculuğu...
Ritsos, Peloponez yarımadasında Monemvasia'da doğdu. Ritsos liseyi bitirdikten sonra, on yedi yaşında Atina'ya gitti. Daha sonra yüksek öğrenimden vazgeçti. 1927–1931 yıllarını verem hastalığı nedeniyle bir sanatoryumda geçirdi. İlk şiirlerini bu dönemde yayımlamaya başladı. 1931'te komünist gruplara katıldı, bu şiirinin doğrultusunu çizdi; ilk şiirlerinde burjuva karşıtı devrimci sanatçıların çizgisini izledi. Trakter (1934, Traktör) adlı, Sovyetler Birliği'nde sosyalist düzeni ele aldığı ve teknik temasını da Yunan şiirine sokan ilk kitabında, nihilizme karşı tavır aldı. Epitaphios (Yazıt-Mezar Yazıtı) (1936) adlı kitabı Atina'da Zeus tapınağında, faşist cunta yönetimi tarafından törenle yakıldı. Şair, solcu siyasal görüşleri yüzünden Metaksas (Limnos, Agios Evstratios, Makronisos adaları) ve Papadopulos (Giaros ve Leros adaları) dönemlerinde Ege Adalarında sürgün olarak yaşadı. Ayışığı Sonatı (1956) adlı kitabıyla Ulusal Şiir Ödülü'nü, 1976'da Etna-Taormina Şiir Ödülünü ve pek çok uluslararası ödülü kazandı. Ritsos'un otuzdan çok kitabı yayınlanmıştır. Ritsos 1977 Lenin Uluslararası Barış Ödülü'nü almıştır. Ritsos, metaforlarla örülü şiirlerinde, Yunanistan coğrafyasını arka plana alarak, yurtseverlik duygularını işledi. İnsanın günlük yaşamdaki durumuna yaklaşımı, nesnelere duyduğu ilgi, ayrıntıları bütün yalınlığıyla yansıttığı kısa şiirlerinde iyice belirginleşir. Şiirleri 80 kadar dile çevrilmiş ve milyonlarca insana ulaşmıştır.

Vladimir Mayakovski

Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
(1893 Bagdatti/Gürcistan - 1930 Moskova/Sovyetler Birliği)



Bir orman bekçisinin oğlu olarak 1893'de Gürcistan'ın Bagdatti'de (ölümünden sonra Mayakovski oldu)doğdu. Daha 12 yaşında 1905 Devrimi döneminde Çarlığa karşı kitlesel eylemlere katıldı. 1906'da babasının ölümü üzerine Moskova'ya taşındı. 1908 yılında, 15 yaşında RSDİP'ye katıldı. 1908-1909 yılları arasında iki kez tutuklandı ve 11 ay hapis yattı. 1910'da lise üçüncü sınıfından ayrılıp, resim dersleri almaya başladı. Aynı yıl Stroganov Uygulamalı Sanatlar Okulu'na kayıt oldu. 1910'da Moskova Resim, Heykel ve Mimarlık Okulu'na kayıt oldu. İlk şiirlerini burada yazmaya başladı. 1912'de yayımlanan "Yaygın Begeniye Bir Şamar"ı, Rus fütüristlerinin ilk bildirisi izledi. Arkadaşları David Birlik ve Hlebnikov Kroçonuk'la beraber hazırladığı bildirinin sloganı, "Puşkinler, Tolstoylar Kapı Dışarı!"ydı. Mayakovski, şiirlerini sadece dergilerde yayımlamakla kalmıyor, onları edebiyat çevrelerinin toplandığı kahvelerde de okuyordu. 1913'de Petersburg Lunaparkı'nda kendisinin sahneye koyup oynadığı "Vladimir Mayakovski" adlı oyunu, Rusya 'da sergilenen ilk fütürist gösteri oldu. 1915'de iki kübist tablosu sergilendi. "Pantolonlu Bulut" ve "Omurganın Flütü" iki uzun şiiri dünya çapında tanınmasını sağladı.
      1917 Ekim Devrimi'nden sonra Bolşevikleri destekleyen Mayakovski, devrimin salt politik bir devrim olarak kalmayıp, eski sanat anlayışını da kökten yıkması gerektiğini vurgulayarak LEF'i (Sol Sanat Cephesi) oluşturdu. "Sokaklar fırçamız, alanlar paletimizdir" sloganı ile özetlediği, sanatı kitlelere mal etme, sokağa indirme, ülke kültürünü yeniden canlandırmak için sanatı kullanma Mayakovski'nin başını çektiği Rus fütüristlerinin en belirgin özelliğidir. Bu anlayışla, Sovyetlerin sokakları, meydanları bu anlayışla sloganlar ve fütürist resimlerle donandı.
      1917 Ekim Devrimi'nden sonra bu faaliyetlerinin yanı sıra, Halk Eğitim Komiserliği'nde görev aldı. "Toplum Sanatı" adlı dergiyi yönetti ve tüm Sovyetleri dolaşarak şiirlerini okudu.
      1918'de, "Devrime Övgü" ve "Sol Marş" adlı uzun şiirlerini yazdı.
      1922'de LEF'in aynı adı taşıyan dergisini çıkardı ve yönetti. Bu dergide "psikolojizm"e karşı çıkan devrimci bir sanat hareketi oluşturmaya çalıştı. 1924'de Lenin'in ölümünden sonra "Vladimir İliç Lenin" (Lenin Destanı) adlı ağıtı yazdı.
      1925'de İzvestia gazetesinin muhabiri olarak ABD, Meksika, Küba ve Fransa'ya gitti. Anılarını "Amerika'yı Keşfetmek" adlı kitapta topladı. 1927'de Yeni LEF dergisini çıkarmaya başladı. 1925'de kurulan Rus Proleter Yazarlar Birliği'nin fütüristlere karşı tutumu nedeniyle "sekterlikle" suçladı. Ancak 1930'da RPYB'ye katıldı. Ancak Rus Proleter Yazarlar Birliği tarafından "bireycilik"le eleştirildi.
      1925 yılında intihar eden arkadaşı Yesenin'i eleştirmesine rağmen, bu intihar olayından etkilenmiş olan Mayakovski, 1930 yılında 37 yaşındayken intihar etti.

Pablo Neruda

PABLO NERUDA
(1904 - 1971)

Ricardo Neftali Reyes ya da Pablo Neruda. 12 Temmuz 1904'te Şili'de doğdu. 1917-20 arasında ilk şiirlerini denedi. 1923'te babasının armağan ettiği saati ve elindeki üç beş parça ev eşyasını satarak, bunların geliriyle ilk şiir kitabı Crepusculario'yu (Akşam alacası) çıkarttı. Neruda yaşamış olan en büyük dünya ozanlarından birisidir. Onun aşk şiirleri dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde okunmakta ve halen çevirileri yayımlanmaktadır. "Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı" isimli kitabı onun adını en çok duyuran kitabıdır ve daha 1961'de bu kitap Buenos Aires'teki Losada yayınevinde milyonuncu baskıyı yapmıştır. Şimdilerde bu sayı iki milyona yakındır. (yıl 2000) Pablo Neruda uzun süre Konsolosluk görevi yapmıştır. Şili'de üniversiteli gençlerin devlet tarafından öldürülmesi üzerine konsolosluktan istifa etmiştir.
Nobel edebiyat ödüllü şair Pinochet hükümeti Santiago'daki evi yağmaladıktan sonra 23 Eylül'de gözaltına alınmış, bir süre sonra da öldüğü açıklanmıştır.