(1892 - 1938)
Alfonsina, İsviçre'nin Sala Capriasca kentinde, Arjantinli bir bira üreticisi bir babanın kızı olarak dünyaya geldi. Burada sanatçı İtalyanca öğrenme fırsatı elde etti. Aile işinin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle, ailesi Arjantin'e geri dönerek Rosario kentinde bir taverna açtı. Bu tavernada Alfonsina, çeşitli gündelik işlerinde uğraştı.
1907 yılında, gezici bir tiyatro ekibine katılan yazar, ülke çapında gezme fırsatı elde etti. Bu kapsamda Henrik Ibsen'in Spectres, Benito Pérez Galdós'un La loca de la casa ve Florencio Sánchez'in Los muertos gibi oyunlarında rol aldı. Rosario'ya geri döndükten sonra kırsaldaki ilkokul öğretmenliği görevini tamamlayan yazar, Mundo Rosarino, Monos y Monadas ve Mundo Argentino gibi dergilerde çalıştı.
1911 yılında Buenos Aires'e yerleşti ve bir sene sonra Corondalı bir gazeteciden, gayri meşru oğlu Alejandro'yu dünyaya getirdi. Sonraki yıllarda yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen, 1916 yılında La inquietud del rosal adlı eserini yayımladı ve ardından bir markette kasiyer olarak çalıştığı esnada Caras y Caretas adlı dergi üzerinde uğraştı.
Yazar daha sonraları José Enrique Rodó ve Amado Nervo gibi ünlü yazarlarla tanıştı. Ayrıca José Ingenieros and Manuel Ugarte gibi başka isimlerle de arkadaşlık kurdu. Zamanla ekonomik durumu düzelen sanatçı, Uruguay'ın başkenti Montevideo'ya taşındı. Burada şair Juana de Ibarbourou ve ileride yakın bir arkadaşı olacak olan Horacio Quiroga ile tanıştı. 1920 yılı kitabı olan Languidez, büyük bir başarı göstererek ilk Belediye Şiir Ödülü'nü ve ikinci Ulusal Edebiyat Ödülü'nü elde etti.
1916
Bir süre sonra Escuela Normal de Lenguas Vivas'ta edebiyat öğretmeni olarak çalışan yazar, Ocre adlı eserini satışa sundu. Bu eserinden sonra eskisine nazaran yeni bir gerçekçi Alfonsina Storni açığa çıkardı. Öyle ki artık feminizm fikirleri de yazılarında ağırlık taşımaya başladı. Ancak yalnız yaşamı zamanla sağlığına olumsuz etki etmeye başladı. Ruhsal bazı sorunlar yaşamaya başlayan yazar, öğretmenlik mesleğinden de istifa etti.
Avrupa ziyaretleri sonrasında Storni'nin yazıları eski kalıplarını yitirerek, o zamanlarda fazla bilinmeyen erotik şiddet içerikli dramatik kalıplara dönüştü. Hatta Mundo de siete pozos (1934) ve Mascarilla y trébol (1938) gibi bazı eserlerinde daha farklı feminist düşüncelerle belirmeye başladı.
Ölümü
Yakın bir arkadaşı olan Quiroga'nın 1937 yılında intihar etmesinden sonra, göğüs kanseri ve yalnızlık ile boğuştuğu bir döneme girdi. Storni son şiiri olan Voy a dormir ("Uyuyacağım") eserini Ekim 1938'de La Nación gazetesine yolladı. 25 Ekim 1938 tarihinde gece yarısından sonra Arjantin'deki Mar del Plata'da yer alan La Perla kıyısına geldi. Ertesi sabah iki işçi yazarın cesedini sahile vurmuş halde buldu. Ancak biyografi yazarlarına göre sanatçı bir dalgakırandan denize atlayarak deniz derinleşip boğulana kadar denizde yürüyerek intihar etti.[1]
Ölümü Ariel Ramírez ve Félix Luna'ya esin verdi ve onları Alfonsina y el Mar ("Alfonsina ve deniz") adlı şarkıyı bestelemeye itti. Bu şarkı Mercedes Sosa, Tania Libertad, Nana Mouskouri, Mocedades, Andrés Calamaro ve diğer birçok şarkıcı tarafından seslendirildi.
Bunun dışında ölümünden elli yıl sonra da Latin Amerikalı ressam Aquino'ya, yaptığı birçok resimde ilham kaynağı oldu.
Gecede Deniz Feneri
Uzay siyah bir küre,
deniz siyah bir disk.
Deniz feneri yanıyor
güneşten yelpazesi sahilde.
Dönerek sonsuzca gecede
kimi arayıp duruyor
Ararken ölümlü kalp
beni, benim göğsümde?
Bak siyah kayanın
çivilendiği yere.
Bir karga durmadan oyar
ama bir daha kanamaz.
Alfonsina Storni
Geldiler
Bugün annem ve kız kardeşim
geldiler beni görmeye.
Uzun zamandır yalnızdım
şiirlerimle, gururumla... neredeyse hiçbir şeyle.
Kız kardeşim -büyüğü- yetişkin olanı,
sarışındır. Güçlü bir düş
geçip gider gözlerinden: söyledim küçüğüne
"Hayat tatlıdır, kötü olan her şey bitip gider."
Annem gülümsedi, bir bakışta ruhların ta içini
gören biri gibi;
iki elini birden koydu omuzlarıma,
uzun uzun yüzüme baktı...
ve gözlerimden fışkırdı gözyaşları.
Yemek yedik birlikte evin
en sıcak odasında.
Bahar göğü... onu seyretmek için
Bütün camlar açıldı.
Ve bir süre konuştuk sükunetle
çok eski ve unutulmuş şeylerden,
kız kardeşim -en küçüğümüz-keserek sözü dedi ki:
"kırlangıçlar havalanıyor bizden."
Alfonsina Storni
Kız Kardeşim
Saat on. Oda yarı karanlık.
Kız kardeşim uyuyor, eli şakağında; yüzü
bembeyaz olduğu halde, yatak beyazdan daha beyaz,
ışık, biliyormuş gibi, kendini hemen hemen hiç göstermiyor.
Gömülüyor yatağa, pembemsi meyvenin daldığı
gibi, yumuşak otların derin döşeklerine.
Rüzgâr okşuyor göğüslerini, dikleştiriyor onları
ısrarla dokunarak, geçip giderken saniyelerin geçişi gibi.
Örtüyorum usulca üstünü beyaz örtüyle ve saklıyorum
sevgili ellerini korumak için havadan. Parmak uçlarıma
basarak kapatıyorum yatağına yakın bütün kapıları,
pencereyi açık bırakıyorum, perdeleri çekiyorum, hazır
olsun gece için. Dışarıda ne kadar çok gürültü, insanı boğan:
kavgacı adamlar, kadınlar suyu çıkmış dedikodularıyla.
Nefret birikiyor artarak, dükkanların kepenkleri çarparak
kapanıyor. Ah sesler, durun! Dokunmayın kardeşimin yuvasına.
Şimdi kız kardeşim örüyor ipekten kozasını
Tıpkı bir ipekböceği gibi. Kozası bir rüya.
Dokuyor bir tohum kabuğu altın bir pırıltının iplikleriyle.
Onun hayatı bahar. Benimse yazın öğle sonrası.
Onun gözlerinde sadece on beş ekim var
ve bu yüzden pırıl pırıl gözleri, berrak, ve temiz.
Sanıyor ki leylekler ruhlar dünyasının garip ülkelerinden
uçarak getirirler küçük kırmızı ayaklı sarışın çocukları. Kimdir
bu içeri girmeye çalışan? Sen misin o, şimdi, tatlı rüzgâr?
Onu görmek mi istiyorsun? İçeri gel. Ama önce birazcık
serinlet alnımı benim. Kardeşimin içine girdiğini hissettiğim
sakin havuzu sakın buza kesme. Dizginsiz bir arzuyla
ister onlar içine akmayı ve orada kalmayı, senin gibi,
hayranlıkla seyrederek bu beyazlığı, şu sımsıkı yanakları,
yalın sözlerle konuşan gözlerinin altındaki bu güzel
yuvarlakları. Rüzgâr, görmek istiyorsan onları, çökerek
dizlerinin üstüne, ağla. Eğer gerçekten seversen onu,
çok iyi davran ona, yaralayıcı ışıktan sıyrılabilsin diye.
Dikkat et sözlerine ve niyetine. Onun ruhu balmumundan
ya da ağaçtan yapılmış gibidir, ama haşince seversen gelir sonu.
Geceleri seyrettiğin şu yıldız gibi ol gözleri camsı ipliklerin
içinden süzülerek geçen. Bu yıldız ovuşturur kirpiklerini,
dönerek bir kedi gibi, sessizce gökyüzünde, ve hiçbir şey
uyandırmaya kıyamaz onu uyuyorken yatağının içinde.
Uç, eğer becerebilirsen, kar altındaki ağaçların arasında.
Acı kardeşimin ruhuna! Bak nasıl da lekesiz.
Acı ruhuna onun! Ben her şeyi biliyorum, fakat o
bir melek gibi saf, bilmiyor hiçbir şey ve bu onun kaderi.
Alfonsina Storni
UYUMAYA GİDİYORUM (İNTİHAR ŞİİRİ)
Çiçeklerin dişleri, çiylerin saç filesi,
elleri şifalı otların, sen, mükemmel ıslak hemşire,
hazırla benim için dünyevi çarşafları
ve kuş tüyü yorganını yolunmuş yosunların.
elleri şifalı otların, sen, mükemmel ıslak hemşire,
hazırla benim için dünyevi çarşafları
ve kuş tüyü yorganını yolunmuş yosunların.
Uyumaya gidiyorum hemşirem, yatağa yatır beni.
baş ucuma bir lamba koy;
bir yıldız kümesi; ya da nasıl istersen;
her şey olur; birazcık kıs ışığını.
baş ucuma bir lamba koy;
bir yıldız kümesi; ya da nasıl istersen;
her şey olur; birazcık kıs ışığını.
Yalnız bırak beni: duyuyorsun tomurcukların yarılıp açıldığını...
göksel bir ayak sesi sarsıyor seni yukarıdan
ve bir kuş çiziyor bir izleği senin için
göksel bir ayak sesi sarsıyor seni yukarıdan
ve bir kuş çiziyor bir izleği senin için
öyleyse unutacaksın... Teşekkürler. Ah bir isteğim var senden
eğer o adam telefon ederse yine
söyle ona gittiğimi, bir daha aramasın...
eğer o adam telefon ederse yine
söyle ona gittiğimi, bir daha aramasın...
Alfonsina Storni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder